Page 16 - e mushaf TR pdf
P. 16

012
          Bakara /84 – Hani   Cüz  01  02  03  04  05  06  07  08  09  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  Bakara /87 – Biz
          sizden, birbirinizin   2-Bakara Süresi            Yaprak 06B  Cüz 01   Süre 02  Sayfa 012  Mûsâ’ya kitap verdik.
          kanını dökmeyin,           Bu Cüz Yaprağa git  01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 Hizb 01 02 03 04  Ondan sonra peşpeşe
          birbirinizi ülkenizden                                                                       peygamberler
          çıkarmayın diye söz                                                                     gönderdik. Meryem’in
                                                      ِ
          almıştık, siz de bunu            ﴾٢﴿        ةرقبعلا ةروس         ﴾٢﴿            12           oğlu Îsâ’ya da
          kabul etmiştiniz.                              َ   و  َ و                               mûcizeler, açık deliller
                  Buna siz de                           َ َ                                       verdik ve onu Ruhu’l-
          şahitlik edersiniz.                                                                       Kudüs (Cebrâil) ile
          Bakara /85 – Ama işte                           م                                             destekledik.
          siz birbirinizi                    م                        م                                  Demek size her ne
                                                                   ة
                                                                                    ف
                                                   ا ة
                                        ة
          öldürüyor, bir kısmınızı ة  ـ نو   ت  ـ فخ ـ  جر  لةو فم ك ءاةم د نو  ـ ف س ـ  ف ـ ك ـ  ةتل فم ك ــ    ي م ـ ي ـ ةق اةث  اةن ذ  ةخا ــ  ل فذاةو  zaman bir Peygamber
                                                                                            ي
          yurdunuzdan çıkarıyor,                 ة                                                gelip de nefislerinizin
          onlara karşı günahta ve                                                                  hoşlanmadığı bir şey
          zulümde birbirinizi                                                                      getirirse kafa tutacak,
          destekliyorsunuz.                                                        م              onların kimine yalancı
                            ة
                                                            ل ة
                                               ل
                           نود       ةت ــ فش ـ ةه ـ    ـــــــ  ت ـــ فم  فناةو  م ــ ف   تفر ر ـــــ فقا حم  ــ  م    ف  ث ــــــ  ةي د ن    فم  م ـ ف ـ  كرا  ك  فنا ــ  ف ــ ۛس  ل  deyip kimini
                                                        ة
             Bununla beraber,                                                                    öldüreceksiniz ha! [5,44;
                                                                                                    2,117; 3,47.59; 19,35]
          onlar esir olarak                                                                            Hz. Meryem, Kur’ân’da
          gelirlerse fidyelerini                                                                   adı geçen tek hanımdır.
          verip onları                       م                                                               Ruh’ul-Kudüs
                                                                      ة
                                                                                   ل ة
          kurtarıyorsunuz.   ة              فم ةو  ت  ـــ فخ ــ ر    ج ـ نو  ك  ـ فنا  نو   ة  ةت   ــ فق ـــ  ت ــ ل ـ   ءل ل ؤ ــ ا ا  نه  م  ــــ  ت ــ ف  فنا حم   ث ــــ ﴾٨٤﴿  hakkında: 2,253; 5,115; 16,
                                                      ل  ف ــ ۛس
                                                                                                    102. {KM, Mezmurlar
                                                                                                   51,13; İşaya 63,10-11}
             Halbuki aslında
          onların çıkarılması size                                                                    Îsâ: Süryanîce İşû’dur.
                                                                                                  Nitekim bazı hıristiyanlar
          haram kılınmıştı.                                                  م                   Yesû, Frenkler Jesus derler.
                                                       ة
                                ف
                                              ة
                             ـــ م  فث لا  ب ـ هـ فم     ة  ـ ل ـ في ـ  ةع   نو ر ـــ ةه اظ  ةت ــــ     فم هراةي  د ن  فم  م  ــ ف  ك  ي ر ـ ىق ـ ا  م  ـــ فن ـ  ي  ةف ـــ  Bunun ism-i mensubu


             Ne o, Kitabın bir                                                                    (sıfatı) olan Jezvit (Jesuite)
          kısmına inanıp bir                                                                     İsevî, diğer bir tabirle Yesûî
                                                                                                     demek ise de Katolik
          kısmını red mi                                                                            papazların özel olarak
          ediyorsunuz?                                               ف                            kurdukları cemiyete has bir

                                                                           ف ي
                             ـــ ةو   ه ةو ـــــ فم   ه و  د اف ــــــ ة   ت   ىن  ـ را  ۛسا  م ـــــ ف   ت أ ــ  كو  ــــــ ةي  ناةو   ناةو د  ــــ  ع ــــ ف  ف لا ةو  isim olmuştur.
                                                                                ۜ
             İçinizden böyle                                                                                Meryem: Süryanî
                                                                                                     dilinde “hizmetkâr”
          yapanların elde edeceği                                                                  demektir. Ruhu’l-kudüs:
          netice, dünya hayatında                                                                  Kelime olarak, fevkalade
          rüsvaylıktan başka bir     ف            ة                         م     ة                 temizlik, nezahet yahut
                                                           ل
                                                                         ي
                                                                                        ح
                                                                     ة


          şey değildir.    با        لا ـــ نك ـــ ةت ـ  ض  ــ ةب ـ فع ــ   ب نو ن م فؤ ت ةفا  م  ـ  ه ــ ف ـ   جار ــ فخا فم ك  ــ ل ــ فـي  ةع  مةر   م ــ ةح ــ  mukaddes ruh mânasına
                                                                                                      bereket ruhu veya
                                                             ۜ
                                                                                                  gelir. Ekseri müfessirlerce
             Kıyamet günü ise                                                                     Cebrâil (a.s.) olarak tefsir
          en şiddetli azaba   م                                                        ذ                edilmektedir.
          itilirler.                   ة                                         ة
             Allah yaptıklarınızdan فم ك   م ــ فـن كل نذ ل  ةي ن ـــ ف ــ فف ــ ةع ــ  ةم  ءااز ــ ةج ام ــ ة  ةف  ضفع  ــ ةب ـ   ب نور ف ك  ةتةو ــ  Bakara /88 –


                                                             ة

          habersiz değildir.                                             ۛ                             “Kalplerimiz
                    Hicretten önce                                                                  perdelidir” dediler.
          Medine’deki Yahudi                                                                      Öyle değil! Kâfirlikleri
          kabilelerinden Benî       ا                                                       ة     sebebiyle Allah onlara

                                       ة
                                                         ف
                                                                              ف
          Kurayza Evs, Benî Nadîr   ح  ۛشا ــ  د  ل  ن ي    لا  ــ ى  نوحد  ــ  ق ـ ني ــ ةم ــ  ي  ة  لا ةمفو  ةيةو ـــ    اةيفنحدلا   ةونيةحلا  ي ف يز  ح ي  lânet etti.
          ise Hazrec ile anlaşma            ة  ــــ ر            ۛ                     ف  ـ     خ لا  Onun için pek az iman
          yapmışlardı. Bunlar, birbiri
          ile savaşınca Yahudi                                                                     ederler. [41,5; 4,155]
          müttefikleri de savaşa                                                                    {KM, Tekvin 17,7;
          katılıyor, Böylece Yahudiler  ا                                                         Levililer 12,4; Tesniye,
          Fakat esir düşenler arasında ني ي ذ ــ لا ك  للوا ـ  ئ ـ  ﴾٨٥﴿ نو  ةت ام      ب  ـــ ةغ ـ  فا ــ ل   ةع ــ ح ــ فع ـــ ةم ــ ل ـ    ح لا  اةمةو  باذ  لا ــ ةع ـ
                            ة
          de birbiri ile savaşıyorlardı.  ة ح ة  ن      ة     ة              ن          ة   ف      30,6; Yeremya 9,26}

          Yahudi varsa fidye alarak                                                  ۜ
          serbest bırakıyorlardı.                                                                     Âyette geçen gulf,
          Fidye almaları ayıplanınca                                                              ağlef’in çoğuludur. Gulfe
          “Cevaz var” demeleri                                                                    veya gılaf’dan “kabuklu”
                                                      ـ   ح
          üzerine, onlar “savaşma”   ف ة        ة              ن ف               ف                  yani “sünnetsiz” ya da
          yasağını ne yapacaksınız?”  ب اذةع ـ لا  م هفنةع  فف  ةخي  ة لةف   ةر ـ   خلا  ـ ةي ـ ا  ب ـ  فنحدلا ةةو  ــ ني ـ  ةحلا   ا و ر  ـــ ةت ــــ  ف شا  “kılıflı” demektir ki burada

                                                                                      ة
                                                           ة
          diye sıkıştırılıp çelişkileri                                                             kelime “kaşarlanmış”
          sergileniyor.                                                                            mealindedir. O Yahudiler
                                                                                                      böyle diyerek Hz.
                                                                                                     Muhammed (a.s.) ın
          Bakara /86 – İşte onlar                                                                 dâvetine karşı kalblerinin
                                        ة
                                                                                            ة
                                                                     ة
                                                                             ة
                                                                 ن
                                                   ف
                                                                ة
          âhiretlerini harap   يه دفعةب فن م اةنفيحفةقةو  ۛ باةت ك ـ لا ىسو ـ ۛ   م اةنفيتا فدةقلةو ﴾٨٦﴿ ۟نور ۛ صفن ي فم ه لةو  kapalı olduğunu ve bunları
          ederek, ona mukabil                                                                       dinlemeye, anlamaya
          dünya hayatına müşteri                                                                     yanaşmak niyetinde
          olmuşlardır.                                                                              olmadıklarını, alay ve
               Onun için, bunların                                                               küçümseme ile söylemek ve
          cezası asla             ف            ة ل ف       ف                       ن               akıllarınca iftihar etmek
                                                                                  ة
                                                                                          ح
                                                                                                          istediler.

                                                                ف


          hafifletilmez,   س د قلا حور   ـ  ب  هاةند ـ حياةو    تاةن  ـ ةب ـ  حي ـ  لا ةم ـ ةيرةم ةنفبا ىۛسييع اةنفيتاةو ل س رلا ب

                             ۜ
          kendilerine yardım da                                                                        “Sünnetsiz kalb”
          edilmez.                                                                                 tabirinin “nankör, inkârcı
                    Dünya, ednâ ism-i   ذ                                                         kalb, Allah’a verdiği ahdi
          tafdilinin müennesi olup                        ا                              ة          bozan kalb” mânasına
                                                                 ة

                                                                                         ح
                                                                                   ا
          “en yakın” veya “pek    ت ـــ فم ر  ــــ ةت ــ ك ـــ ةب ــ  ف سا   م كس ف  فنا ـ    ل   ىن  ــ فه ـ و  ةت ل ا  ـ ةم ـ   ب لو سةر فم كءاةج اةمل كةـفا ل  Tevrat’da da kullanıldığını
          alçak” mânasına bir sıfattır.  ۛ  ف                                    ة
          Kur’ân’da geçen el-                                                                      görmekteyiz. Bazı Beni
                                                                                                     İsrail peygamberleri
          hayatu’d-dünya aslında                                                                 Yahudileri “sünnetsiz kalb”
          “dünya hayatı” değil, dünya                                                            taşıdıklarından ötürü acı bir
          hayat, yani aşağılık ve                                               ة                   şekilde kınamışlardır.
                                                            ة
                                                       ن
                                                         و
                                                          ـ
          alçak hayat anlamındadır.      ف  ـ ل ـ ۜ ف   غ اةن  ب ول ـ     ـ  ق  او ـ   لاةقةو ﴾٨٧﴿ ل  ـــ ير ـ ىق ـ ا   ةت ــ فق ـ  ت ــ  ةفةو م  ح  ةف ــ ةف ـ ير ـ ق ىـ ا ةك  ــ فب ذ ـ  ت ــ ف  (Tesniye 30,6; Yeremya
          Veyahut bugün fiilen içinde                                 ي                  ي                  9,26).
          bulunulmak itibariyle “en
          yakın bulunan hayat”
          demek olur.                                                  م
                                                                             ن
                                  ة
                           ﴾٨٨﴿ نو    ـــ  ن ـ   م فؤ ـــــ  ةم  ل  ةف  م ـــ ف ــ ةق ــ يل ـ ي ــ ى ـ  ي ا   ه ر  ـــ فف ـــ  ك  ب    ح لا    ــ ةع ــ ةن ــ  م ه  ة ف  ةب ـــ
                                                                                        ل ل

                         Önceki Sayfa   Önceki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Sayfa
                   Sayfa Başı                                                                   index Alfabetik
          012
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21