Page 75 - e mushaf TR pdf
P. 75

071
                         Cüz  01  02  03  04  05  06  07  08  09  10  11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28  29  30  Ali imran /170 –
            ب  ح ز       3-Ali imran Süresi                 Yaprak 06A  Cüz 03   Süre 03  Sayfa 071  Allah’ın lütfundan
                                     Bu Cüz Yaprağa git  01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 Hizb 01 02 03 04  ihsan ettiği nimetlere
                                                                                                   kavuşmaktan dolayı
                                                                                                    sevinç içindedirler.
                                                          ِ ِ
                             71            ﴾٣﴿      نرمع لا ةروس           ﴾٣﴿                      Arkalarından henüz
                                                     َ
                                                             ى و
                                                                                                        kendilerine
           ﴾٣﴿                                         ى ع      َ و                               kavuşmayan müstakbel
                                                                                                  şehitlere, “kendilerine
                                                                                                        hiçbir korku
                                                                                 م                   olmayacağına ve
                                        ة ف
                                                                         ف
                                                                  ف
                                                                                           ا ل
                                                                                                           üzüntü
                                                                               ف
                            ۙ ةنيين م فؤ ملا   ةملفعةي لةو   ن      ح لا   ن فذ ا بةف  ناةعم    لا ـ ةج ـ ف  ىق    لا ـ ةت ـ ة  ةي ـ ةمفو كم  ةـباصا   ۛ  اةمةو  hissetmeyeceklerine”
                                                                                                  dair de müjde vermek
             Ali imran /166- Ali                                                                          isterler.
          imran /167 – İki ordunun                                                               Hz. Peygamber (a.s.), Uhud
          karşılaştığı gün başınıza                                           ة                  şehitlerinin ruhlarının, yeşil

                                                 ة
          gelen musîbet Allah’ın   ن      ح لا ليبس ييف اول تاةقافولاةعةت م  ة ة    يقةو ـ ي ـ ل ل ـ  ه ـ ف  ة ح   لةو ـ ةي ـ فع ـ ل ـ ةم لا ـ ي ي ذ ـ ةن ةن ـ ةفا ـ او ق  ﴾١٦٦﴿  kuşların içinde cennette
          izniyle olmuştu.             ي ۛ                       ۛ                                aldıkları zevkleri nakleder
          Bu da O’nun müminleri                                                                      ve sonunda: “Keşke
          ayırd etmesi, münafıklık                                                                    Allah’ın bize neler
          yapanları da meydana                                                                      verdiğini kardeşlerimiz
          çıkarması için idi.   م            م                                                         bilse de cihattan
                                                                                  ة
                                                           ى ة
          O münafıklara: “Gelin,
          Allah yolunda savaşın veya  رفف ك ف  ــ  ل فم ـ ل   ه   فم ك  ة حتل ـ ةب ـ فع ـ  اةن    لا  ة  ل  ــ ةن فو ـــ فع ــ ل ـــ   م  ق ــ ةت ـ  اولا  ةق ـ او  ـ  ع ـ  ةففداوا ل  çekinmeselerdi” demelerine


                                           ۜ
                                                                                    ۜ
          hiç olmazsa düşmanınızın                                                                karşılık, Cenab’ı Allah’ın
                                                                                                   “Sizden taraf Ben onlara
          size ve ailelerinize                                                                       bunu tebliğ ederim”
          saldırmasını önleyin”                                                                        buyurup bu âyeti
          denildiğinde:                                                                             gönderdiğini bildirir.
                                                                                     ل
          “Biz savaş olacağını      ة            فف ا ب ـ اةو  ه ـ ه ـ ةم فم  ة  ة       م  ـ فن ـ  ه ـ ف ـ ف  فقا ـ   بر  ذ  Ali imran /171 – Onlar
                                                             ۛ
          bilseydik size katılırdık”   يف سفي  ـ لا ـ ۛ ـ ي         نولو قةي    ناةمي يل  ل  م  ة  ةي ــ ةمفو ـ  ئ ــ
          dediler.                                                                               Allah’ın nimeti ve lütfu
          Doğrusu o gün onlar                                                                          ile ve Allah’ın
          imandan ziyade küfre yakın                                                                  müminlere olan
          idiler. Onlar, ağızlarıyla,                                                                 mükâfatını zayi
                                                     ة
                                                            ة
                                                     ح ل
          kalplerinde olmayan şeyleri         ـ لا ـ    ةق  ةنيذ ﴾١٦٧﴿ۛنو م تفك  ن ل ة         ق ــ ل ـ  بو ـ ه ـ ف  etmeyeceği müjdesiyle
                                                                                     ۜ
          söylüyorlardı. Ama Allah      ــ ه ــ فم   ن اةو ــ فخ ل او  لا ـ ي  ـ ةياةم ب  م  فعا  ـ ل ـ    ح لا ةو  م     de sevinirler.
          onların gizlediklerini pek
          iyi bilir.                                                                              Ali imran /172 – Hele
          Kureyş ordusunun saldırısı                                                               o yara aldıktan sonra
          sebebiyle Uhud savaşı    م                                                              Allah’ın ve resulünün
          öncesinde Hz. Peygamber,     ل                                     ة     ة ل             çağrısına uyup gönül
          ashabı ile istişare etti. Şahsî  م ك     فنا ن ـــ ف ــ  ف ــ س  ةع ان ؤةر فدا    ل ق  اول ت ق    ــ ةنو ـ ةم ا ــ ا   ع اطا فو  ل ـــ او د  ةقةو ــ ةع ــ  verenlere, hele onlar
                                                         ف ةف  ـ
          görüşü, şehir dışına                              ۜ                                       gibi ihsan ve takvâ
          çıkmaksızın savunma
          yapmaktı. İbn Übeyy de bu                                                               sahiplerine pek büyük
          görüşte idi. Gençler                                                 م                    mükâfatlar vardır.
                                        ح ة
                                                                                  ف ي
          meydan savaşı isteyip ağır      ة              ة                                  ف       Uhud savaşından sonra
          basınca, Hz. Peygamber de  اول  ـــ  ت ــ   ق  ةنيذ لا  ن  ــ فح ــ ۛس ــ ةب ـ ح ـ ي  ةت  لةو﴾١٦٨﴿ ق  داۛص فمـ ةني  ي    ك فن ـ  ت ـ  نا  ۛ تفو  لا ـــ ةم ــ  Kureyş ordusu Mekke’ye
          ordusunu gönülsüz olarak                                                                   doğru bir miktar yol
          çıkardı. Onun bu halini ve                                                                    aldıktan sonra,
          şahsî fikrini bahane ederek,                                                           müslümanları yerle bir etme
          İbn Übey üç yüz kadar                                                                    fırsatı ellerine geçmişken
          adamı ile ayrılıp Medineye     ة                             ى ف ل    ن ل               neden yapmadıklarına esef
                                                             ا


                                              ف
          döndüler. Müslümanlar   ةني ي حرةف ﴾١٦٩﴿  ۙنو قةزر ي  فمه حبةر  ـ فن ــ ةد     عءاةي  ـــ ل   فحا ــ  ةب ۜات اةو    فما ـ      ح لا    ۛس ـــ يب ـ لي  يف ـ ي  edip harp konseyi

          yediyüz kişi olarak                                                                      topladılar. Fakat sonuçta
          Medineyi savunmada yalnız                                                                   Medine’ye hücum
          kaldılar. Antlaşma gereği                                                                 kuvvetini kendilerinde
          savaşa katılması gereken                                                               bulamayıp Mekke’ye doğru
          Yahudiler de, Cumartesine   ة  ة ح  ة                                                   devam ettiler. O sırada Hz.
          rastlamasını bahane ederek   ل  ن  ـ ي ي ذ ـ ة ــــ فم  لا ب   نور       ــــ ف س ــ ةت ــ فب ــ ش ـ  ةي ةو   ه  ــــ ف ض ــ  ل ــ ي  ةف   ن      م ــ ف  ن  نتا ـ ي ـ  ه ـ  م     ح لا  ن ا   ب ــ اةم  Peygamber de bir saldırı
          katılmadılar. İbn Übeyy                             ۙ                                      ihtimalini düşünerek
          grubuna: “Ahdiniz gereği,                                                                  Uhud’un ertesi günü
          gelin Medineyi beraberce                                                                 “Kureyşi kovalayalım!”
          savunalım” denilince onlar:                                                              emrini verdi. Müminler
                                  ة
          “Savaş olacağını                                 ة                                         bitkin, durum kritik
          sanmıyoruz. Bugün   ــــ فم   ه لةو  م  ة  ــــ ل ــ في ــ ه ـــ ف  ةع     ففو ــــ ةخ ل ح  َ ا    ـــ  ف ـ ه ـ    فم  ف لةخ ن   م ــ ف  ـــ فمه   ب او ق  ف  ةي ـ ل ـ ةح ــ  olmasına rağmen çağrıya
          savaşacağınızı bilseydik biz                             ۙ                              uydular ve Medine’den 15
          de sizinle savaşırdık!”                                                                   km. kadar uzakta olan
          diyerek çekip gittiler.                                                                   Hamra’ul-esed’e kadar
             Münafıklar bu sözleriyle                                                             gidip düşmâna göründüler.
                                                                  ة
          şunu da kasdetmiş    ة                                                                    Üç gün orada kaldılar.
                                                                                     ة
                                ح ل
                            ن
                                                  ن
          olabilirler: “Harp işinde   ة ح لا  ناةو ل ــــ  ف ض ــــــــــ ةفةو    ح لا  ـ  ةن   م   ةم     ب  ـ  ن ـ فع ـ ة  نورشفب  ةي ـ ةت ف س ـ  ﴾١٧٠﴿ن و ن   زفحةي  Kureyş hücuma cesaret
                                                                                     ۢ
                                                                                          ة
          mahir olanlar, sizin      ۙ                                                             edemedi. Müslümanlar da
          yaptığınıza “savaş”                                                                       bir nevi rövanş alarak
          demezler. Sizin yaptığınız,                                                             maneviyatlarını kazandılar.
          kendinizi tehlikeye                                                                       Ayrılırken Ebû Süfyan:
          atmaktır” (Nesefî).                                    ة                                “Ertesi sene Küçük Bedir
                                                                                ف
                                                                 ح ل
                                  فعةب ـ  د   م لو ـ   ــ فن   سةرلاةو     ن      ح   ل او باةجةتسا   ف  ةني ي ذلا ﴾١٧١﴿   ةنيين مفؤ ملا رفجا ل   عيضي ل ة  pazarında karşılaşalım”

                                                                                  ة
                                           ح
             Ali imran /168 –                                           ۛ                ي             diye söz verdi.
          Onlar o münafıklardır ki                                                               Ali imran /173 – Onlar
          kendileri savaşa çıkmayıp                                                              öyle kimselerdir ki halk
          evde oturmaları yetmiyor                                                                      kendilerine:
          gibi, bir de kalkıp bilgiçlik   ل                       ل     ة    ح                     “Düşmanlarınız olan
                                                                                          ل ا
                                                                           ۜ ف
          taslayarak savaşta şehid   ـ ي ظ ـ ۛ مي     ـ ةع ر  فجا  افو  ـ ة ةق ـ  حتا ةو    ـ  هفن ـ فم    ـ  نۛس ـ  م او  فحا ةنيذل ـ ي   ل   حر  ف ةق ـ  لا ـ  م هةباۛصا اةم  insanlar size karşı ordu
          olan arkadaşları hakkında:                                                                 hazırladılar, aman
          “Sözümüze kulak verselerdi                                                                onlardan kendinizi
          böyle öldürülmezlerdi”
          derler. De ki: “Eğer,   م                                                               koruyun” dediklerinde,
          iddianızda tutarlı iseniz,                       ة                           ة             bu tehdit onların
                                                                               ة ة
                                                       ة
                                                                                       ح ل
                                                           ح ي
          haydi elinizden geliyorsa   فم ك ــــ ة ل او ع  ـــ ةم ـ  ةج  د ـــ ف  ةق  ۛ ساحن ــ لا نا  سا ة  ـ حن ـ    لا   م  ل ـ  ه ــــ    لاةق  ةني ي ذلا ﴾١٧٢﴿  imanlarını artırmış ve
          kendinizi ölümün elinden                                                                   “Hasbunallah ve
          kurtarın bakalım!”                                                                       ni’me’l-vekil” “Allah
          Ali imran /169 – Allah                                                                   bize yeter. O ne güzel
          yolunda öldürülenleri sakın
          ölü zannetme! Bilakis onlar                                                             vekildir!” demişlerdir.


                                       ف
          hayatta olup, Rab’lerinin   ﴾١٧٣﴿ ـيـل  ـ يكةو لا ةم  ن      ح لا    نةو ـــ فع ــ  اةن ب ف سةح  اولاةقةو  ى ۗاناةمييا فم هةدازةف فم هفوۛشفخاةف  [6,102; 11,12; 39,62]
                                                                                ة
          katında yaşarlar,
          rızıklanırlar. [2,154]
                         Önceki Sayfa   Önceki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Cüz Yaprak Sayfa  Sonraki Sayfa
                   Sayfa Başı                                                                   index Alfabetik
          071
   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80